Anneliğin bir tür oyuna benzediğini düşünmüşümdür hep.
Günlük yaşamın akışına öyle bir kaptırırız ki kendimizi,oyunun bir parçası olduğumuzu
unuturuz her zaman. Şimdi sizlere kendi oyunumdan biraz söz edeyim.
Bu oyunun kuralları çok basit - on taşla başlayacaksınız ve oyunu oynarken
taşlarınızın sayısı kimi zaman çoğalacak, kimi zaman azalacak. Hazırsanız, haydi başlayalım ...
Kare 1.
İlk çocuğunuzun doğumunu bekliyorsunuz. Giderek kalınlaşan belinize bakıp da,
"Bebeğim dünyaya gelir gelmez, yine 36 bedene düşeceğim" dediyseniz,
bu hüsnükuruntunuz için 2 taş kaybettiniz.
Kare 2.
Aradan iki yıl geçmiştir ve ikinci çocuğunuz yoldadır. Çocuklarınızın birbirlerini kıskanmalarını
önlemek için, ilk çocuğunuzu bu büyük olaya özenle hazırlamışsınızdır ve onunla "nitelikli" ve
hoş vakit geçirmekte, onun kendi oyuncak bebeğini beslemesine, yıkamasına ve kucağına
almasına özen göstermektesinizdir. Bebek dünyaya geldikten sonra,
ağabeyin keyfi yerindedir. Fakat yine bir taş kaybettiniz, çünkü köpeğinizin
bebeğinizi kıskanacağını unutmuşsunuzdur.
Kare 3.
Birinci oğlunuz ertesi gün okulda meşe ağacı olacağını ve yarına kadar bir meşe ağacı
kostümü gerektiğini söyler. Eğer sabahın 3:00'üne kadar oturur ve onun için güzel bir
meşe ağacı kostümü hazırlarsanız, tüm anneler için böylesi bir örnek oluşturduğunuz
için yine 3 taş kaybettiniz. Diğer yandan, oğlunuzu kahverengi krepon kağıdına sarıp,
başına ve kollarına yeşil krepon kağıdından yapraklar yapıştırdıysanız, beş taş kazandınız.
Çünkü böylelikle tüm annelere benzediniz.
Kare 4.
Çocuklarınızın sayısı üç olmuştur ve hepsi okula başlamıştır. "Anne" kavramının
"servis şoförü" ile eşanlamlı olduğunu anlamışsınızdır. Tipik bir günün anlamı sizin için,
en küçüğü müzik kursuna bıraktıktan sonra, iki ağabeyi futbol antrenmanına götürmektir.
Daha sonra kızınızı müzik kursundan alır, oğlanları antrenmandan toplar ve eve dönersiniz.
Akşam yemeğinin alelacele yenmesi gerekir, çünkü birinin saat 7:00'de koroya yetişmesi
gerekmektedir. Artık yatma vakti gelmiştir ve o anda evinizde fazladan bir çocuk olduğunu
farkedersiniz. Ama sakın paniğe kapılmayın ...
bu daha önce de başınıza gelmiştir ve çok geçmeden telefon çalar ve
bir anne çocuğunun evde olmadığını söyler. Sabrınız için 5 taş kazandınız.
Kare 5.
Her gün öpe koklaya tek tek yataklarına yatırdıgınız minik sevgililriniz birdenbire siz
deliymişsiniz gibi davranmaya başlarlar. Artık sizinle birlikte görünmekten utanmaktadırlar.
Tahmin ediyorsunuz değil mi? Artık çocuklarınız ergenlik dönemine girmişlerdir.
Bu garip yaratıklar artık kendilerini iki metrelik, kurşun işlemez yaratıklar gibi görmektedirler.
Eğer siz kendinizi kaybetmeden onlar bu dönemlerini aşarlarsa, yaptığınız bu kahramanlık
için 8 taş kazandınız. Ancak unutmayın, en büyük silah sizin elinizde, arabanın anahtarları!
Kare 6.
Üniversitede okuyan en büyük çocuğunuzun kirli çamaşırlarının kapının önünde yığıldığını
gördüğünüzde, sizi ziyarete geldiğini anlarsınız. Eğer kirli çamaşırlarını alır, yıkamaya
başlarsanız, hemen 3 taş kaybettiniz demektir, yazıklar olsun size!
Fakat eğer elinden tutup, çamaşır makinasının nasıl çalıştığını gösterirseniz o anda
5 taş kazandınız demektir. Biliyorsunuz ki, yaşamdaki en önemli şeylerden bazıları
üniversitede öğrenilmez.
Kare 7.
Bir mucize gerçekleşir ve çocuklarınız birer yetişkin olur. Bir gün tesadüfen oğlunuzun
bebeğine, sizin ona çocukken anlattığınız masalları anlattığını işitirsiniz ve
yanaklarınızdan yaşlar süzülmeye başlar. Sakın umutsuzluğa
kapılmayın - bu yaşlar annenin gözlerinden dökülen incilerdir.
* * * * *
Tebrikler. Oyunu bitirdiniz, şimdi de puanlarınızı toplayalım.
Oynadığınız oyunun adı "Annelik Oyunu" idi.
Eğer taşlarınızın hepsini kaybetmediyseniz,
kazandınız demektir!